27 Mayıs 2013 Pazartesi

Hikayeler

Konuyla ilgili Peygamber efendimiz Hz.Muhammed (S.A.V)’  in hayatından bir örneği sizlerle paylaşmak istedim:
Hz.Ukkaşe (ra) bir peygamber sevdalısı bir peygamber aşığı Peygamberlik Mührü’nü öpen tek Sahabe.Peygamber efendimiz ölümünün yakın olduğunu anlayınca hutbeye çıkarak şöyle buyurdu:
Bir gün gelecek ki; o gün ana ve baba evladından kaçacak. Boynuzsuz koyun, boynuzlu koyundan hakkını alacak. O gün gelmeden eğer içinizden birine vurdum ise işte buradayım, gelsin benden hakkını alsın, diyerek üç defa tekrar eder.
Bunun üzerine Ukkaşe (ra) Hz.leri ayağa kalkarak:Bir sefer sırasında kamçınızla istemeyerek bana vurmuştunuz diyecek.Efendimiz (S.AV) - Ey Ukkaşe!Vuracaksan vur deyince, Ukkaşe(R.A):
- Ey Allah'ın elçisi!Bana vurduğunda benim üzerimde elbise yoktu deyince Peygamberimiz sırtını açtı. Müslümanlar yüksek sesle ağlıyorlardı. Hz.Ukkaşe, Peygamberimizin beyaz sırtına baktı.Sanki sırtı Mısır' da dokunan ince ve beyaz ketenden dokunmuş kumaş gibiydi fazla ilgilenip zaman kaybetmeden sırtını öptü ve şöyle dedi:  Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın elçisi sana kısas yapmaya(senden hakkını bu yolla almaya) kim cür'et edebilir? Bunun üzerine Peygamberimiz (S.A.V) :
- Ya hakkını alman için gerekeni yap ya da affet deyince, Hz. Ukkaşe:
- Kıyamet gününde Allah'ın beni affetmesini umarak sizi affediyorum dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz(S.A.V):
- Kim cennetteki arkadaşımı görmek isterse bu adama baksın dedi.Sonra (orada bulunan) tüm Müslümanlar Hz. Ukkaşe'nin alnından öperek ayağa kalktılar ve:
- Seni tebrik ederiz çok büyük bir mertebeyi ve Peygamberin cennetteki arkadaşlığını elde ettin dediler.”
Bu olaydan da anlaşıldığı üzere Peygamber efendimizde kul hakkın çok büyük bir önem vermiştir. Kul hakkının günahından ve vebalinden kurtulmanın tek yolu, bu hakka riayet etmek ve karşı taraf ile gönülden ve içten helâlleşmektir. Gafur ve Rahim olan Allah Kul haklarında birbirimizle helalleşmeyi nasip etsin.Kul hakkına girmekten bizleri Korusun Amin.










Kimi Urfalı , kimi Bosnalı , Kimi Adıyamanlı , Kimi Gürünlü, Kimi Halepli çok sayıda yaralı getiriliyor…
Bunlardan biri Lapsekinin Beybaş Köyndendir ve yarası oldukça ağırdır.
Zor nefes alıp vermektedir.
Alçalıp yükselen göğsünü biraz daha tutabilmek için komutanının elbisesine yapışır.
Nefes alıp vermesi oldukça zorlaşır ama tane tane kelimeler dökülür dudaklarından.

“Ölme ihtimalim çok fazla…
Ben bir pusula yazdım…
Arkadaşıma ulaştırın…”
Tekrar derin nefes alıp, defalarca yutkunur:
“Ben…Ben köylüm Lapseki’li İbrahim Onbaşından 1 Mecit borç aldıydım…

Kendisini göremedim.
Belki ölürüm.Ölürsem söyleyin hakkını helal etsin”
“Sen merak etme evladım” der Komutanı, kanıyla kırmızıya boyanmış alnını eliyle okşar.

Ve az sonra komutanının kollarında şehit olur ve son sözü de
“söyleyin hakkını helal etsin” olur…
Aradan fazla zaman geçmez.
Oraya sürekli yaralılar getiriliyor.
Bunlardan çoğu daha sargı yerine ulaştırılmadan şehit düşüyor.
Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyor. İşte yine bir künye ve yine bir pusula.

Komutan göz yaşlarını silmeye daha fırsat bulamamıştır.
Pusulayı açar, hıçkırarak okur ve olduğu yere yığılır kalır.
Ellerini yüzüne kapatır, ne titremesine nede göz yaşlarına engel olamaz…

PUSULADAKİ NOT:

“Ben Beybaş Köyünden arkadaşım Halil’e 1 mecit borç verdiydim. Kendisi beni göremedi.Biraz sonra taarruza kalkacağız.
Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin ben hakkımı helal ettim.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder